Ekonomimiz zirve yapmış!
Koronalı günler bile bizi etkilememiş…
Tıpkı, 2008 krizinde olduğu gibi.
Adeta teğet geçti!
Tabi ki yersen!
Yılın ilk çeyreğinde Türkiye yine büyümüş!
Neremiz büyüdü bilemem.
Bildiğim tek şey, herkesin borcunun büyüdüğüdür!
Devletimizin hakkını yemeyelim!
Özellikle de Cumhur Ortaklığı’nın…
“300 Milyara yakın kaynak sağladık!” diyor Damat Bey!
Hatta, ekonomi büyüklüğü çarpan etkisiyle ifade edilince rakam 600 milyara kadar çıkıyormuş.
Haliyle önemli bir rakam…
Ama, en önemlisi dağıtılan para gerçek ihtiyaç sahiplerine gitti mi?
Yoksa her devirde olduğu gibi ahbap-çavuş ilişkisi mi etkili oldu!
Eğer öyleyse yazık!
Bir çuval incir b.. olur!
Derken, hafta içinde enflasyon rakamları açıklandı.
TÜFE çift hanelerde seyrediyor.
Bu da geçim sıkıntısını artırıyor.
Açlık sınırı 3.000 TL’ye dayanmış.
Yoksulluk sınırı ise 10.000 TL (Yazıyla da on bin lira) olmuş.
Asgari ücreti yazmama gerek var mı bilmiyorum.
Emekli maaşları desen yerlerde sürünüyor zaten!
Böylesi zamanlarda neylesin benim insanım?
Devlet bankaları kredi musluklarını açtı!
Konut, taşıt ve tatil kredileri insanı cezbediyor.
“Ayranı yok içmeye kürkle gider s…..!” olacak.
Bizim millet cebinden harcamayınca krediyi, kredi kartı kullanmayı avanta sanıyor.
Ancak, ayın sonunu getiremeyen nasıl borçlanacak?
Gerçi, zamanında bir Devlet Büyüğümüz açıklamıştı; “Borç yiğidin kamçısıdır!” diye…
Demek ki kamçılanmayı seviyoruz.
Bunun formülünü birileri açıklasa da öğrensek!
Kısacası ücretli ve küçük esnafı zor günler bekliyor.
Amiyane bir deyişle, “Eşeğin büyüğü ahırda!” dedikleri gibi.
Eşek ahırdan çıkarsa halimiz nice olur varın siz düşünün!
Sözün ÖZÜ;
5 Haziran Dünya Çevre Günü’ydü…
Klasik bir deyiş vardır; “Biz Dünyayı atalarımızdan miras değil, çocuklarımızdan emanet aldık!” diye.
Fazla söze gerek yok.
Bu deyişin gereğini yerine getirelim yeter…
Biz de temiz kalırız çevremiz de…
Emanete hıyanet etmeyelim!