Ulusça her şeye pratik çözüm bulmakta üstümüze yoktur.
Örnek mi istersiniz?
İstemediğiniz kadar verebilirim.
Yasak savmada üstümüze yoktur.
Kurallara uymamak göbek adımızdır!
Zor günlerde birlik-beraberlik görüntüsü vermek bizim en iyi bildiğimiz iştir.
İyi günlerde ise “bana ne”yi severiz.
Tıpkı, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!” deyişinde olduğu gibi.
Cenaze törenlerinde hoca, “Hakkınızı helal ediyor musunuz?” diye sordu mu yanıtımız hazırdır.
Tanısak, tanımasak fark etmez.
“Allah rahmet eylesin” ya da “helal olsun” diye gür sesle bağırırız.
Dahası sanki ulusça afsunluyuz/şerbetliyiz!
“Bana bir şey olmaz” da üstümüze yoktur.
Savaş mı var, gözümüz kapalı gidebiliriz.
Yas tutmayı pek sever ve milletçe ağlamayı iyi biliriz.
Zengini de ağlar fakiri de.
Eğlenmekte üstümüze yoktur.
İki tıngırtıda hep birlikte göbek atabiliriz.
Velhasıl, say say bitmez meziyetlerimiz.
Gel gör ki bu kez sert kayaya çarptık!
Önce umursamadık!
Koronavirüs denilen illet ülkemize geç geldi, ama bir geldi pir geldi!
“Vız gelir tırıs gider!” diyeceğim, ancak öyle görünmüyor.
Devletimiz her türlü önlemi alıyor (!)..
Ama nereye kadar?
Devletin aldığı önleme halk uymazsa hiçbir hükmü yok.
Aklına her geleni önlem diye uygulayamazsın!
65 yaş içeri gençler dışarı!
Yok böyle bir şey!
Sözün ÖZÜ;
Önce birey olarak kendimizi sorgulamalıyız.
“Ne yapmalıyız?” diye.
İletişimin bu kadar yaygın olduğu bir dönemde bu sorunun yanıtına ulaşmak çok kolay.
Ne doktora ne de kurallara gerek var.
İşin sırrı kendimizde saklı.
Yapılacak tek şey, BİLİNÇLİ VATANDAŞ OLMAK!
Her şeyi bil, ama bilinçli olma.
Hiçbir işe yaramaz.
“Koronavirüs’ü yenmenin yolu bilinçli olmaktır!” diyorum.
Nokta!..