Türk ulusu dişini sıkmaya alışıktır.
Neler görmüş neler geçirmiş bir ulusuz.
Yokluğa da bolluğa da çabuk alışırız.
Biraz elimiz para görsün başlarız har vurup harman savurmaya!
Devamı var mı diye düşünmeyiz.
Musluktan sürekli su akacak gibi düşünürüz.
Ki, bu çoğu zaman felaketle sonuçlanır.
Çünkü, gün olur su kesilir.
Sıkıntıya girdik mi ahlar vahlar alır başını gider.
Çok değil bir hafta içinde o koşullara da uyarız.
Arada arsızlar çıkmaz değil.
Onlar dişlerini sıkmayı bilmeyenlerdir.
Aslında, biraz dişini sıksa her şey yoluna girecektir.
Ama, sabırsızdır bi kere!
Onun da sonu felaket!
Koronalı günler tam bir sınav zamanı.
Tüm Dünya’yı kırıp geçiyor.
Türkiye’de açıklanan rakamlar umut verici.
Tabi gerçek rakamlarsa.
Ki, hiçbir şey gizli kalmaz!
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar örneğindeki gibi.
Hele hele cumhurdan bir şey gizlenmez.
Ben bu konuda kötümser düşünmek istemiyorum.
Ülkeyi yöneten kim olursa olsun 83 milyon vatandaşına yalan söylemez her halde.
Özellikle de konu insan sağlığıysa.
Para-pul işlerinde olabilir/oluyor da!
Ancak, sağlık ciddi iştir.
Hele hele böylesi salgınların şakaya gelir tarafı yoktur.
Merkezi yönetim çalışıyor.
Yerel yönetimler cıvıl cıvıl.
Hepsi de kendince bir şey yapabilme uğraşı içinde.
Tüm bunların yanı sıra en büyük görev vatandaşa düşüyor.
Tabi ki zor durumda olan, geçim sıkıntısı çeken vatandaşlarımız için gereğini yapmak koşuluyla.
Yoksa, bir çuval incir berbat olur!
Yapacağımız iş çok basit;
Biraz dişimizi sıkacağız!
Sözün ÖZÜ;
Biraz diş sıkmayla ölmeyiz.
Dişimiz de kolay kolay kırılmaz.
Ama, bu belayı başımızdan tez zamanda def edebiliriz.
Bugün yarın sokağa çıkma yasağı var.
Parası olanlar dolaplarını/kilerlerini doldurmuş vaziyette.
Olmayanın yardımına da ama devlet ama belediyeler koşacak.
Onlar koşmazsa hayırsever vatandaşlar var!
Gün birlik-beraberlik günüdür!
Gün kurallara uyma günüdür!
Lütfen, EVDE KAL TÜRKİYEM!…
Hiç olmazsa yasaklı günlerde…