Bugün 10 Aralık.
Dünya İnsan Hakları Günü.
Zaten, yılın 365 günü özel.
Yeter ki insan ol, insanca yaşa!
Gel gör ki bu özel günler hep sözde kutlanır.
Hiç kimse çıkıp da “Biz neden böyle bir gün kutluyoruz”un araştırmasını yapmaz.
Tabi ki bu özel günler, aynı zamanda toplumu uyutma günleridir.
Daha doğrusu, yönetenlerin toplumun gazını aldığı günler.
İnsan Hakları nedir?
İnsanlar arasında ırk, din, renk, yaş, cinsiyet ayırımı yapmadan sevgi, saygı, dostluk duygularını geliştirmek, insanın insan olmak haysiyeti ile sahip olması gereken hakların hepsine “ İnsan Hakları” denir.
Ne güzel tarif değil mi?
Tam da benim güzel ülkeme göre belirlenmiş.
İnsana Saygı için önce eğitim şart.
Çünkü, hiç kimse annesinden doğarken bu duyguları almıyor.
Ya ailenin eğitimi ya da genel eğitim sonrası bunlara sahip olabiliyor.
En başta da o ülkenin yöneticilerini insana bakış açısı önemli.
Toplumun son yıllarda senden-benden diye ayrıştırıldığını gördükçe, insanın aklına “Nasıl bir insan hakları?” sorusu geliyor.
Cinsiyet ayırımı nedeniyle, kadının halen eksik etek olarak yargılandığı ve kadın cinayetlerinin ardı arkasının kesilmediği bir ülkede saygı, sevgi ve dostluk duygularını geliştirmek kolay mı?
Asgari Ücretle insanları açlığa mahkum etmek, insan haysiyetiyle ne kadar bağlantılı acaba?
Verilecek daha çok örnek var.
Ancak, kimin umurunda?
Yarın yine bir çok kişi ahkam kesecek.
Konuşmalarında, İnsan Hakları’ndan dem vuracak.
Sonrasında değişen bir şey olmayacak.
İnsanca yaşamın olmadığı yerde insan haklarından söz etmek ne kadar inandırıcı olabilir ki?
Sözün ÖZÜ;
Dünya 71 yıldır İnsan Hakları Günü’nü kutluyor.
Bu süreçte ülkeler çıkarları için çocuk-çoluk demeden insanları katletmeye devam ediyor.
Sonrasında da yılda bir gün sözüm ona ”İnsan Hakları Günü” kutlanıyor.
Kim kimi kandırıyor?
İnsana saygı, sevgi ve insanca yaşam yoksa İnsan Hakları da yoktur!
Sözde değil, özde İnsan Hakkı!
Üstad’ın,
“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine.. ”
mısralarındaki gibi…