Türkiye sanki yangın yeri..
Dört bir tarafımızda huzur yok.
Tabi ki huzur komşuda olmazsa, evde de olmaz..
Kötülük bulaşıcıdır.
Nitekim yıllardır acısını çekiyoruz.
Bu nedenle Şubat kötü başladı.
Üstelik Şubat bu yıl 29 gün.
Nasıl geçer bilmem.
Bildiğim tek şey ilk haftasının oldukça kötü geçmesi…
Ulusça karalar bağladık!
Şubatın ilk günlerinde İblid’den gelen sekiz şehit haberi yürekleri dağladı.
Sekiz şehidimizle birlikte hemşehrimiz Gülnarlı Piyade Uzman Onbaşı Uğur Katran’ı da yüreklerimize gömdük.
Derken, arkasından Bahçesaray’da yaşanan çığ olayı ve sonrası…
11 asker, 9 güvenlik korucusu ve 2 itfaiye eri şehit olmak üzere, toplam 41 vatandaşımızı kaybettik.
Ve son olarak İstanbul’da üç vatandaşımızın yaşamını yitirdiği, yüzden fazla yolcunun yaralandığı uçak kazası ile haftaya noktayı koyduk diyecektik ki olmadı.
İdlib’den bir şehit haberi daha..
Velhasıl felaketler peşimizi bırakmıyor.
Ama doğal, ama dikkatsizlik, ama beceriksizlikler sonucu yaşananlar acı verici.
Kimilerine göre bu “yaşamın fıtratında” (!) var!
Fıtratında var diye önlem almamak, ders çıkarmamak mı gerekir?
İnsanımın mutlu yaşamak hakkı yok mu?
Her şeye kader deyip boyun eğmek bize yakışır mı?
Şubat hepimiz için kötü başladı.
Dilerim iyi biter.
Ancak, öncelikle kafaların, daha doğrusu kafaların içindeki düşüncenin değişmesi gerek!
Görünen o ki biz bu kafayla gidersek, etrafımızda tek dostumuz kalmayacak!
Dostun olmazsa mutlu da olamazsın!
* *
Bize dönersek;
Mersin Yerel Basınına, GÜNEY’in yeni yüzü ve zengin içeriğiyle soluk vermek istiyoruz.
3 Şubat’ta “Heyamola” diyerek yola çıktık.
Gazetelerin ilk günlerinde adeta doğum sancısı yaşanır.
Okurlarımızın desteğiyle sancıyı fazla hissetmedik.
Çünkü, işimizi en iyi şekilde yapmak istiyoruz.
Mersin’e yakışır bir yerel gazete tek hedefimiz!..
Hedefe ulaşacağımızdan zerre kadar şüphem yok!
Kendime ve yol arkadaşlarıma sonuna kadar güveniyorum.
En önemlisi de İNANIYORUM!
İnanmak her zaman başarıyı beraberinde getirir.
Bunu da çok iyi biliyorum.
Çünkü, kimsenin dümen suyunda olmayacağız!
Ve de gücümüzü özgürlüğümüzden alacağız.
En büyük gücümüz tabi ki okurlarımız olacak.
Okur olmadan yazdıklarınızın ne anlamı kalır ki?
Sözün ÖZÜ;
Uzun süre Mersin Haberci’de yazdım.
Bundan sonra köşe yazılarımı gazetemiz GÜNEY‘de yazmaya devam edeceğim.
Mersin’in aykırı sesi olarak!
Tıpkı, Mersin Haberci’deki gibi.
Çünkü, Türkiye’nin ve Mersin’in aykırı seslere ihtiyacı var.
Seven olacak, sevmeyen olacak.
Alkışlayan olacak, küfür eden olacak.
Hiç önemli değil.
Zaten herkes bizi severse, bizde bir yanlışlık var demektir!
Bizi Mersinli olmak isteyenler sevsin yeter!
Son SÖZ;
Halen “Ali Adalıoğlu’nun arkasında kim var?” diye merak eden dost ve dost gibi görünenlere.
Aman haa!..
Bilirsiniz merak iyi değildir.
Kendinizi fazla yormayın!