Geçen yıl pandemi ilk patlak verdiğinde alınması gereken önlemler alınmadı. Tam kapanma beklendi olmadı. İstanbul’da vakalar artınca önlem alınması zorunlu oldu ve aç-kapa modeline dönüldü. Virüs belli mesai saatlerinde tehlike olmaktan çıktı. ‘Çalışma hayatı’ durmaz denildi. Ne oldu? Hayat durdu…
Mersin vaka sayısının düşüklüğü ile övünürken İstanbul başta olmak üzere büyük illerdeki korkutucu tablodan kaçmaya çalışanların akınına uğradı ve ö gün bugün kendine gelemedi.
Şimdi de aynı şey oldu.
Bayram öncesi ‘tam kapanma’ denildi ve şehirlerarası seyahat kısıtlaması ile herkesin memleketine gitmesin yolunu açıldı.
Vaka patlaması yaşanan başta İstanbul olmak üzere göçle oluşan pek çok şehirden Anadolu’ya göç başladı. Bu durum virüsün ülke geneline bir kez daha yayılması anlamına gelse de kimse durumu umursamadı!
Çarşı Pazar desen 17 günlük kapanma öncesi ki bu sürede de marketler, bakalar, fırınlar ve bir çok işletme açık olmasına rağmen adeta dolup taştı son 2 günde… Caddelerde sokaklarda adım atacak yer kalmadı.
Esnaf kan ağlarken bu kalabalığı fırsat bilen seyyarlar her yeri ele geçirdi! İşgal tavan yaptı! Kaldırımlar, ana caddeler seyyar satıcıların mekanı oldu.
Güya önlem almak için 17 gün tam kapanma yapılacak.
Ancak tüm bu yaşananlardan sonra bulaşın en yüksek olduğu ev içi tehdidi bence daha büyüttük.
Şimdi hepimiz evlerimizde birbirimize virüs bulaştırarak oturabiliriz!
İşin sağlık boyutu bu da gelelim ekonomik ve sosyal boyutuna…
17 günlük kapanma ile bir çok insan gelirinden olacak. Peki bu insanlar 17 gün sonra ödemelerini nasıl yapacak?
Kimse bu soruyu sormuyor ve konuşmuyor. Kimse derken yöneticileri kast ediyoruz tabi de üzerine alınan bulursanız geri gelin!
Yahu insanlar kiralarını nasıl ödeyecek?
Elektrik, su faturaları ne olacak?
Hepsini geçtim en büyük kabusumuz olan ki şuan patlama dediğimiz seviyeye gelen kredi kartı ekstrelerinin ödenememesi bize neye mal olacak?
Bu kadar büyük bir kaosun toplum üzerindeki etkisi uzun yıllar sürebilecek, bir çok ocak sönebilecekken nasıl böyle hiçbir şey yokmuş gibi yapılabiliyor anlamış değilim.
Sivil toplum kuruluşları, sosyal ve ekonomik gidişattaki kaos tehlikesini dile getirmekten aciz!
Muhalefet desen takılmış iktidarın peşine gidiyor…
Meslek birlikleri, dernekler korkuyor!
Peki vatandaşın sesi kim olacak?
BASIN!
İyi ama basın da aynı durumda… Biz de sizden fraklı değiliz ki! Gelirlerimiz yok denecek kadar azaldı! Var olma mücadelesi verirken diğer yandan da hastalık ile boğuşuyoruz.
Yani bu iş öyle belli kesimlerin tek başına mücadelesi ile çözülemez.
Tek yumruk olup ortak sorunu konuşmak, çözüm için birleşmek gerek!
Aksi takdirde hepimiz birbirimize baka baka kaosa sürükleneceğiz!...