Konu borçlanma olunca aslan kesiliyor Başkan Vahap Seçer. Hakkını istiyor, en güçlü sesiyle sesleniyor meclise…
“Borç da ödedim” diyor. Övüne övüne, gerine gerine anlatıyor… Anlatmaya doyamıyor… Yüzü gülüyor anlattıkça…
Bu memleketin kabusudur bu borç işi! Bitmek tükenmek bilmez… Öde öde bitmez! Vatan borcu, namus borcu, iman borcu gelene kadar hayat galesinde sığınılan ‘hey Corç versene borç’ alışverişi hep önceliklidir!
Ay sonu hesap tutmaz, iki yaka bir araya gelmez, alınan borç, ‘çarşıdan aldım bir tane, ev geldim bin tane’ olu verir…
Mersin’de de işte durum aynısıdır…
Neticede küçük Türkiye örneğidir.
Ayağını yorganına göre uzatmak varken, har vurup harman savurmak vardır özümüzde!
Memleketin borcu dağları aşmış, doğun torun bile borçluyken geri durmayız olmadık işlerden…
‘Devam eden ve kentin ihtiyaç duyduğu projeleri bir sonraki toplantıda detaylı bir şekilde anlatacağım’ diyerek, önce parayı ister başkanlar! Hiç değişmez bu…
Nasıl olsa ihtiyaç işte!
“Petrol vardı da biz mi içtik” dediği gibi Süleyman Demirel’in, “hizmet yapıyoruz ki para lazım” der başkanlar…
Onlar der demesine de, “gelen para ister giden para ister” demez bu millet. Verir de verir, sonunu bile bile…
“Çalıyor ama çalışıyor” diye avutur kendini…
Avunmaktan başka seçeneği olmadığına inandırılmıştır çünkü!
Oysa vardır başka bir seçenek!
Başka bir pencere!
Başka bir dünya!
Başka bir yol!
Değiştirmek gerekir en başta kendini ve dünyanı!
Sonrası çorap söküğü gibi gelecektir…
Ah bir başlangıç yapabilsek değişecektir bu dünya ve her şey çok güzel olacaktır o zaman…