Türkiye’de 5 milyonu aşan göçmenlerle ilgili yaşanan sorunlara çözüm üretmekle görevli
Göç İdaresi yetkilileri geçen hafta Mersin’de akademisyen ve öğrencilerle uyum çalışmalarını anlatmak için bir araya geldi.
Bu toplantıda Göç İdaresi Genel Müdür Yardımcısı Dr. Gökçe Ok, göçmenlerle ilgili yaptıkları çalışmaları öve öve bitiremezken, akademiye de ‘çalışmalarını’ anlamamak ve siyasilerin bu yöndeki çalışmalarına destek vermeme eleştirisi getirdi.
Hatta Ok, göçmenler için Türkiye’nin geçiş ülkesi olmaktan çıkıp cazibe haline geldiğini savundu!
Ancak çok değil bu toplantının üzerinden daha bir hafta geçmeden Suriye krizi bambaşka bir hal aldı. Ülke neredeyse savaşın eşiğine geldi.
Ve Türkiye göçmen kozunu masaya sürdü!
Oysa hani onlar göçmen değildi!
Hani biz dinimiz, kültürümüz, medeniyetimiz, anlayışımız gereği ‘misafirimiz’ görüp, kardeşçe yaklaşıyorduk?
Hani kapılarımızı açarken siyasi olarak bakmıyorduk meseleye?
Hani bu insanlar burada çok mutluydu?
Hani gitmek istemiyorlardı artık?...
Tüm bu söylemlerin gerçeği yansıtmadığını biz pek çok defa dile getirsek de gerçekler, ı inkar edenlerin yüzüne tokat gibi inmekte!
Rusya-Suriye-Türkiye üçgeninde kimin geri adım atacağı hesapları ‘sayılarla’ ifade edilen asker, göçmen; kadın, çocuk, insan hayatlarının yok oluşu arasında yapılıyor!
Hem de alenen! Hem de gözlerimizin içine baka baka!
Yaşananlar sadece Türkiye adına üzüntü verici, utandırıcı, kabul edilemez değil!
Avrupa’da geri kalmıyor, Amerika’da!...
Bu böyle gitmez! Gidemez! Gitmemeli!
İnsanlık adına birilerinin, çok uzağa gitmeyelim, bizim, sizin, ‘durun’ demesi gerekiyor. Umudumuz biz olmalıyız.
Kurtarıcı beklememeliyiz!...