6360 sayılı yasa… hani şu meşhur “Bütünşehir” yasası diye adlandırılan, Büyükşehir Belediyelerine ilin idari sınırları kadar sınır çizip köyleri mahalle yapan, belde belediyelerini kapatan yasa…
İlk lanse edildiğinde büyük umutlar yüklenmişti. Adeta kurtarıcı yasa olarak ortaya konmuş, yerel yönetimleri yeniden tasarlayarak vatandaşa hizmetin daha hızlı ve daha çok gitmesini sağlayacaktı.
Yasa öncelikle hizmetten çok rant kapısı haline geldiği iddia edilen belde belediyelerini kapattı. Sonrasında ise neredeyse bütün altyapı hizmetlerini ve hatta reel bazda göze görünür ne kadar belediye hizmeti varsa hepsini Büyükşehir Belediyelerinin yetki alanına verdi. İlçe belediyeleri çöp toplayan, sokakları süpüren birkaç sosyal proje üreten küçük yapılar olarak bırakıldı.
6360 ile yetkiler öyle bir belirlendi ki, adeta bazı işler kimin olduğu belli olmasın da yerine getirilemesin diye kurgulanmış gibiydi. Yollar ve caddelerde bile öyle bir karmaşa hâkim oldu ki, ilçe belediyeleri ile Büyükşehir Belediyeleri arasında yetki karmaşası had safhaya vardı.
Şimdi aslında elimizde Belediye reisi olan koca koca metropol köyler kaldı. Hadi bir araya gelin de yerel yönetimleri bir karıştırın deseniz bu kadar karıştırılamazdı.
Tabi suçu sadece yasaya ya da yasa koyucuya da atmamak lazım. Yasaları uygulayan kurum ve insan faktörü de önemlidir. Dünyanın en kusursuz yasa metnini bile yazsanız, iş bilmez yönetici, uygulayıcı onu öyle bir anlar ve uygular ki siz hukuk eğitiminizi bırakın, okuma ve anlamanın öğretildiği Türkçe Eğitiminizi sorgularsınız.
Hem fiziki hem de hukuki alt yapısı olmadan yürürlüğe konan bu yasanın zamanın ruhuna uygun, toplumun ihtiyaçlarına cevap veren şekilde değiştirilmesi gerektiği hususu uygulamada olan herkes tarafından dillendirilmekteydi. Hatta benim de katıldığım yerel yönetimlerle ilgili çalıştaylar sonunda değiştirilmesi ile ilgili kararlar bile alınarak kanun hazırlama komisyonları bile oluşturulmuştu.
Nihayet Ankara kulislerinden sanırım 50 ya da 60 maddelik kapsamlı bir değişikliğin 2020 yılı içinde meclise getirilerek yasalaştırılarak yeni bir Yerel Yönetimler Yasasının çıkacağı haberini aldık. Duyduğum kadarıyla, ilçe belediyelerinin yetkileri arttırılarak bazı hizmetlerin ilçe belediyelerine verileceği, böylece Büyükşehir Belediyelerinin yükünün hafifletileceği, yine Belediye Meclislerine belediye başkanlarındaki bazı yetkilerin devredilerek sorumluluk paylaşımına gidileceği şekilde değişiklikler içeriyor.
Umudum, bu değiştirilmesi elzem olan, hizmeti engelleyen hususlar değiştirilirken yine siyasi polemiklere malzeme yapılmaması. Vatandaşın hak ettiği hizmeti öyle ya da böyle alabilmesi.
Umut fakirin ekmeği demiş ya atalarımız. Biz de umut ediyoruz işte. Yaşanacak bir Mersin umut ediyoruz, hakikaten arzuladığımız hizmetleri almayı umut ediyoruz. Başka illerden gelen misafirlerimize sadece doğa deniz vs. gibi doğal güzellikleri değil, gelişmiş, modern şehircilik ilkelerine uygun bir Mersin göstermeyi umut ediyoruz ve en önemlisi evlatlarımıza bugünkünden daha iyi bir Mersin bırakabilmeyi umut ediyoruz.
Ne çok şey umut ettik değil mi?