Şarkıların insan hayatında bir an ya da zaman aralığını hatırlatması her insanın başına gelen bir güzellik değil midir?
Bazı şarkılar dinlendiği anda o an yaşanılan duygu ile örtüşür ve o şarkı her kulağa gelişinde yaşanan o duygu ya da anı hatırlatır. Hani vardır ya; bir şarkı size lise yıllarınızı, bir diğeri üniversite yıllarınızı hatırlatır. Biri mutlu olduğunuz bir zaman dilimini hatırlatır iken bir diğeri yaşadığınız o büyük aşkın bitimini...
Bir zamanlar televizyonda izlediğim bir programda, tek kanal Türkiye’sinin yılbaşlarında televizyon karşısında beklediği büyük “DANSÖZ” Nesrin Topkapı’nın öğrencisi bir hanımefendi dansözlükle ilgili ilk kuralı şöyle açıklamıştı; “yüzünüz haber sunacak yani sadece yüzünüze bakan oynadığınızı anlayamayacak, alt taraf ise senkronik sağa ve sola dalgalanacak”. Gerçekten ilk duyduğumda gayet ilginç ve komik gelen bu cümle sonraları, özellikle yerel siyasi ve bürokratik arenayı gördüğümde daha da anlamlı gelmeye başladı.
Yerel siyasi dinamiklerden, koca koca koltuklarda oturmuş ya da oturmakta olanlardan, bir zamanlar isminin önünde devasa sıfatlar olanlardan bazılarının siyasi yolculuklarını gözlemlemek, sanki Nesrin Topkapı’yı izliyormuş etkisi yarattı hep bende.
Yanlış anlaşılmasın, bu yazdığım satırlar kimseyi tahkir etmek, aşağılamak ya da haysiyet cellatlığı yapmak adına yazılmıyor.
Kendisini bir davaya vakfetmiş, gerçekten düşündüğü gibi yaşayan ve davasının peşinde yıllarını vermiş nice değerin yerel siyaset ya da bürokrasinin kenarında ya da köşesinde olmaması, seslerini ya da sözlerini yükseltemiyor olması bu satırları yazmaya itti beni.
Ha, bir de tam yazı hazırlamak için bilgisayar başına geçtiğimde beni telefonla arayıp siyasi ahval ve durumu değerlendirdiğimiz kadim bir dostumun anlattıkları var tabi…
Telefonu kapattıktan sonra son 4 yılda yaşadıklarımı, şahit olduğum olayları, duyduğum ve bizzat gördüğüm değişimleri, kimlerin neler der iken neler yaptıklarını düşünmek ve muhasebe etmek için balkona çıktım. Demli bir bardak çay eşliğinde tam dalmıştım ki; yoldan camlarını ve müziğin sesini sonuna kadar açmış bir araba yavaş yavaş geçmeye başladı ve kulağıma Serdar Ortaç’ın o şarkısını bırakıverdi; “BİNLERCE DANSÖÖÖZ VAR!!!”