Mersinimizde adettendir.
Yeni seçip koltuğa oturttuğumuz Beyefendiler ilk iş olarak “otobüs” alırlar.
Otobüsün koltuğuna oturup “kaptan” pozu verirler.
Kendi akıllarıyla mı otururlar o koltuğa, kayıklarına aldıkları kürekçilerin akıllarına mı uyarlar bilinmez.
Ama öyledir.
Ve Mersin’in sorunu morunu kalmaz.
Otobüse biner gider sanki.
Bu defa da öyle oldu.
Geçte olsa otobüsler geldi.
Artık dert üstü murat üstü yaşar gideriz.
Üstelik otobüslerin rengini bile bize sordu Beyefendi.
“Sarı” demişiz hep beraber.
Orada yanlış yaptı bence.
Simgesinin renkleri çok uygun düşerdi ve tartışmalara neden de olmazdı.
Otobüsün her geçişinde beyefendiyi hatırlar, kulağını çınlatırdık ne güzel.
Şimdi;
“Limon sarısı” olsaydı diyende var;
“Civciv sarısı olaydı keşke” diyende.
Bence bu konuda yüce meclise getirilmeli, üyelerin hür iradeleri ile tartışılmalı, hatta “ısrar” oylamasına kadar gidilmeliydi.
Yüce meclisin devre dışı bırakılması hiç de şık olmadı kanımca.
Netice de Mersin’in giderek devleşmesini göstermesi açısından otobüs önemli bir figür.
Düşünsenize,
Geniş bulvarlar, caddeler ve sokaklarımız otobüslerle şenlenmiş;
Macit Bey’in Otobüsleri.
Burhanettin Beyin otobüsleri
Şimdi de;
Beyefendinin otobüsleri.
Geçiyorlar; yeşilli, sarılı.
Cıvıl, cıvıl.
Rengahenk.
Çok şanslıyız çok.
**
Sevdiğim Laflar:
“ÇATAL KAZIK YERE BATMAZ…”