Mersin Gazeteciler Cemiyeti.
İlk üyelerinden olmanın onurunu taşırım.
İlk genel kurulumuzun hikayesini daha önce anlatmıştım.
Bilmeyen yerden bitti sanır.
Doğal hakkım olarak görürüm.
Yalan yanlış ellerde hırpalanmasına itirazdır eleştirilerim.
Alınırlar, gücenirler bazıları.
Beklentim yoktur, hesabım yoktur.
Görev alma gibi bir hevesim hiç olmaz.
Gerçek gazetecilerin çatısı olmasıdır derdim.
Eleştirilere tahammülsüz.
Her eleştiriye cevap vermek sanıyor o koltuğu işgal etmeyi.
Yıllık değerlendirme toplantısı yapmış.
Otuz üç kişi katılmış tarihi toplantıya.
Asil-yedek yönetim üye sayısı 30 kişi…
Gazeteci Ali Adalıoğlu da eleştirmiş.
Uzun yıllar emek vermiş, başkanlıklar yapmıştır.
O da eleştirecektir, bende, bir başkası da.
O koltuk ateşten gömlektir.
Eleştirenleri kasıtla “İt ürür, kervan yürür” diyerek üste çıkmak çabası hastalıklı bir düşüncedir.
Böyle bir lafı üyen olsun olmasın bir gazeteciye- gazetecilere söyleyebilmek nasıl bir hezeyandır?
Alt yapı eksikliği olabilir mi bilinmez.
Ama hiç yakışmadı o koltukta oturan birine.
Yıkılan yeniden yapılabilir.
İşte onun geri dönüşü yoktur.
Koltuktaki muhteremin üç doğru sözü var.
İlki; duayenlerin cemiyetten büyük olmadığıdır.
Ortada ne “duayenim” diye gezen vardır, ne de cemiyetten büyüğüm diyen.
“İt ürür, kervan yürür” sözüdür.
Aklı erenlerimiz bu günleri görerek söylemişlerdir.
Kervan başı görevini de hep merkeplere yaptırmışlardır.
“Ata” sözlerini sevdiğimdir.
Bu da doğru ve geçerlidir.
Bu yazı aynı zamanda sağlıksız bir vücuda bürünen MGC’den istifa yazısıdır.
“ULULAR KÖPRÜ OLSA BASIP GEÇME…”