Mersin bölünmeye alışık.
Birçok konuda STK’lar da fikir ayrılığı var.
Bu nedenle tek yumruk olamıyor Mersin.
Sonuç ortada.
En büyük zararı Mersin ve Mersinli çekiyor.
Özellikle de imar konusunda bahtsız kenttir…
Önce sahil yağmalandı…
Sonrasında yaylalar!
Kent merkezi ise tam bir karmaşa.
Ucube yapılar nedeniyle sahil kenti olmasına karşın bir silüeti yoktur Mersin’in.
Marina sahile bir güzellik kattı.
Ama, son zamanlarda MARİNA ile ilgili tartışmalar kızıştı.
İşletmecisinin gözü doymuyor çünkü.
Ankara’yı da arkasına alarak, yat turizmine hizmet etmesi gereken Marina’yı tam bir AVM’ye döndürdü.
Adnan Menderes Bulvarı’nda en çok trafik sıkışıklığı Marina kavşağında yaşanır.
Hafta sonu giriş/çıkış tam bir işkence olur.
Aklı başında STK yöneticileri bu yanlışları dile getiriyor.
Ve de konuyu yargıya taşıyor.
Ama, bazı iş insanları MARİNA’nın avukatlığına soyunuyor.
Adam, MESİAD’ın Başkanlar Kurulu Başkanı!
Vah ki vah.
Geçmişini biraz mercek altına aldın mı sanırsın ki müneccim.
Nereden cadde -bulvar geçecek önceden tahmin ederek arsa toplamış.
Sonrasında inşaat sektöründe zirve yapmış.
Ne diyelim helalsa helal olsun!
Kimsenin malında mülkünde gözümüz yok!
Ancaaak, Marinaya sahip çıkmak için öyle bir laf etmiş ki eyvah!
Neymiş efendim, “Marina’ya kaçak demek, İnönü askerlik yapmamış demekle eşdeğermiş!”…
“Şüyuu vukuundan beter” bir söz.
Çok para sahibi olmak bazen insanı kör edermiş!
Bu da ona benzer bir şey olsa gerek.
Sözün ÖZÜ;
Mersin’in en büyük sorunu sahipsizliğidir.
Böyle giderse sonsuza kadar da devam edecek bu sahipsizlik.
Uçan kuş bile bunu öğrendi.
Ama, bazıları daha öğrenemedi.
Üstelik kente ihanet edecek kadar gözleri dönmüş.
Boylarından büyük laf ediyorlar…
Paranın gücüyle midir nedir?
Tıpkı merdi kıptinin hikayesine benziyor.
Bilinen bir deyiştir, “Merdi kıpti şecaatin arz ederken sirkatin söyler.”
Nokta!