Kendi kendine yetebilmek en önemli değerdir takdir edersiniz ki. Tabi insan her konuda kendi kendine yetebilmeyi hedeflemeli ama öyle bir alan var ki, birçok ülkenin istese de yapamadığı şey, tarımda kendi kendine yetebilmek. Son zamanlarda tarımımızda sıkıntılar yaşansa da, geçmişte bunu başarabilen sayılı ülkelerden biri Türkiye. Allah ülkemize öyle kıymetli değerler bahşetmiş ki, saymakla bitmez. Genç bir nüfus, birbirinden verimli ovalar, tarlalar ve bol su. Bunlar varken bir memleket kendine yeter mi? Biz gereğini yapar ve istersek elbette ve fazlasıyla yeter.
Son yıllarda sanırım bu değerleri bir araya getirip, tarımın sürekliliğini sağlamakta sıkıntı var ki, bazı tarımsal ürünleri ithal etmek zorunda kaldık. Ama bu potansiyel bizde var oldukça her zaman eski güzel günlerine kolaylıkla döner tarımımız ve bizleri ihya edebilir.
Bölgemizde olduğu gibi tüm Türkiye’de çiftçilik, babadan çocuklarına geçen geleneksel bir meslek olarak devam eder. Örneğin çiftçinin 5 çocuğu varsa bunlardan üçü okuyup şehirlerde çalışıp yaşasa bile, diğer ikisi bayrağı taşımaya devam eder ve çiftçiliği sürdürür. Tarım da geriye düşmemizde en büyük etken bu döngünün bozulması bence. Eski kalabalık aileler de yok şimdilerde. Tüm çocuklar okumak istiyor. Tarımda tatminkâr bir kazanç olmadığı için, şehirde yaşamak istiyor. Başka işlerde çalışmak için köyünü, memleketini terk ediyor. Tabi baba da gün gelip gücü yetmez olunca tarlalar boş kalmaya başlıyor ve günümüzde yaşadığımız sıkıntılar ortaya çıkıyor. Bundan 30-40 yıl önce 20 dönüm tarlası bahçesi olan bir çiftçi refah içinde yaşayabilir, çocuklarını okutabilir hatta tasarruf bile edebilirdi. Gelecek sezonda kazanacağını bilir ve işini gönül rahatlığı içinde yapardı. Bunu en yakınlarımdan biliyorum. O günlerde bende içimden geçirirdim bir emekli olsam, 15-20 dönüm bahçe de ben alabilsem, paraya para demesem ne güzel olur diye. Günümüz Türkiye’sinde bırakın yirmiyi otuzu, yüzlerce dönüm tarlası olanda geçinemediğinden, masrafını bile kurtaramadığından, hatta dünya kadar kredi borcu olduğundan söz ediyor. Bunların hepsinde gerçek payı var. Çiftçilerimiz haksız değiller. İstikrarlı bir tarım politikası izlenmez, çiftçi emeğinin karşılığını alamazsa, mevcut üreticiler de daha garantili görebilecekleri sektörlere kaçmaya devam ederler ve daha da sıkıntılı günler yaşayabiliriz. Tarımımıza sahip çıkalım, üreticimize güvence verip, koruyup işine devam etmesini sağlayalım bir şekilde. Üretenin bir liraya sattığı ürünü 5 liraya tüketen bir toplum olmaktan çıkalım. Üretenin de, aracılık edenin de, tüketenin de kazançlı çıktığı bir sistem oluşturmamız şart kısacası. Tarımda kendine yeten bir ülke asla aç kalmaz. Unutmayalım ki her şekilde yaşanabilir. Ama aç, asla….