Siyaset kolay iş değildir.
Hele ülkemizde hiç mi hiç kolay değildir.
Birisine beddua edecekseniz "Allah seni siyasetçi yapsın" deyin gerisine karışmayın.
Mebus oldunuz;
Altı ay geçmez perişan olursunuz.
İlke.
Fikir.
İstikrar.
Omurga.
Hiç birini bırakmaz örseler "parmak kaldıran" yaparlar insanı.
Sindirirseniz;
En az 3-4 dönem mebusluk babanızdan kalmış gibi garantidir.
Sindiremezseniz;
Defteriniz dürülür, partinin önünden geçemezsiniz bir daha.
Allah esirgesin;
Yerel yönetimlere göz diktiniz;
"Başkan" oldunuz.
Ankara'ya kapağı atıp kaçamazsınız mebuslar gibi.
Tam bir zulümdür belediye başkanlığı.
Siz "kazandım" derken bir bakmışsınız ki, sizinle beraber onlarca kişi "kazandık" deyip koltuğa bir ucundan yapışmış.
Bir de "boş" bulunup;
"Beraber yöneteceğiz" dediyseniz eyvah ki eyvah!.
Mesaiye sizden önce gelir, gerekirse belediyenin kapısında yatıp kendilerine "eş başkan" süsü verirler.
Tehlike hep içeriden gelir belediye başkanlarına.
Yakın çevre önceliklidir.
Üstten alttan parti-partili baskısı takip eder.
Kraldan çok kralcılar.
Yolda mı bulduk? diyenler.
"Şahsım" kazandırdım'cılar.
Yoluna yatarım'cılar.
Lazım olur'cu yandaşlar.
Durumdan vazife çıkaran aklı eksikler.
Özellikle "besleme medya."
Çıkarcı yalakalar sararlar başkanın etrafını.
Egosunu şişirip, ayaklarını yerden keserler ki;
Dönen çarkın farkına varamasın;
"O" yine kendini "başkan" sansın.
Kanını emerler, yalnızlaştırırlar.
Ruhu bile duymaz.
Bir daha seçilirse ne mutlu.
Seçilemezse artık o şehirde sokakta bile dolaşamaz, siyasi hayatı biter..
Ölene kadar da kulağı kötü kötü çınlatılır durur.
Ne diyeyim;
Allah düşürmesin.
**
Sevdiğim Laflar:
HAMAMA GİREN TERLER!..