İçinde bulunduğumuz şartlar birçoğumuzu maalesef kısmen de olsa stokçu durumuna düşürdü. Piyasada nevale bırakmadık. Gerekli gereksiz demedik evimize taşıdık. Bir lazımsa on aldık. Çok şükür şimdilik varda alıyoruz. Aldıkta ne oldu kıymetini bildik mi? Bilmiyoruz ve bilmemeye de devam edeceğiz bu gidişle. Rahmetli babam anlatırdı hep, 2. Dünya Savaşı yıllarında memlekette nasıl kıtlık yaşandığını. Yiyecek ekmek bile bulamadıklarını, acıkmamak için insanların tuvalete bile gitmeye korktuklarını. Hayretle dinlerdik ve hiç inanasımız gelmezdi. Ama derler ya yaşayan bilir diye. Onlar yaşamıştı ve biliyordu. O nedenle de her şeyi yedekli alırdı o kuşak. Unu, şekeri çuvalla, yağı tenekeyle, çayı koliyle alırlardı. Kendilerince haklılardı tabi.
Şimdilere ne yapıyoruz? Bırakın aylarca yıllarca kıtlık çekmeyi, bir kaç günlük sokağa çıkma kısıtlamalarında bile eve ne taşıyacağımızı şaşırdık. Gerekli gereksiz demeden aldıkta aldık. Neyi ne kadar tüketeceğimizi bilmeden hesapsızca yaptık bunları ve yapmaya da devam ediyoruz. Bu gidişle edeceğiz de öyle görünüyor. İsraf almış yürümüş ülkemizde. Ne yapılsa ne söylense önüne geçilemiyor. Ancak, israf ettiklerimiz arasında öyle bir nimet var ki, onsuz yaşamamız mümkün değil. O nimetin adı EKMEK. En fazla da ekmeksiz kalmaktan korktuk hep. Evimizde ekmeğimiz olmasa aç kalacağımızı düşünen bir toplumuz. Çünkü ekmek, en kutsal ve en vaz geçilmez yiyeceğimiz. Yakın geçmişte Gece yarılarına kadar ekmek kuyruklarında beklemedik mi saatlerce. Dört tane lazımsa on tane alıp götürmedik mi evlerimize, sanki yiyebilecekmişiz gibi. Türkiye’de yapılan ekmek israfı korkunç rakamlara ulaşıyor. Araştırmalara göre ülkemizde günde 120 milyon civarında ekmek üretiliyor ve bu ekmeklerin 5 milyon’dan fazlası maalesef israf ediliyor. O mübarek ekmeğin, hangi emekler ve işlemlerden geçip soframıza geldiğini hiç düşündük mü? Aklımıza bile gelmedi ki her yıl 1.700.000.000 adet ekmeğimizi böyle insafsızca israf edip çöpe attık. Evet, yanlış okumadınız her yıl bir milyar yedi yüz milyon ekmek.
Maalesef ekmekle de kalmıyor kıymetini bilmeyip israf ettiğimiz nimetler. Aklınıza gelebilecek her kalemde yapıyoruz bunu. Evlerimizde, yemekhanelerde, lokantalarda, otellerde ve tatil köylerinde israf bitmiyor, bitirilemiyor. Söylemeden geçemeyeceğim, özellikle açık büfe uygulamaları nedeniyle, bitirebileceğimizin bir kaç katı yemek ve ekmeği tabaklarımıza dolduruyoruz ve yarısını bile yiyemeden çöpe gönderiyoruz onca nimeti. Böylece müthiş bir gıda israfı yapıyoruz insafsızca. Hepsini üst üste koyduğumuzda, kaynaklara göre yaptığımız gıda israfının yıllık bedeli 214.000.000.000 TL civarında. Bu para ile neler yapılabileceğini tek tek anlatmamıza gerek yok. İki milyon nüfuslu bir ülkenin, bir yıllık gıdası karşılanabilirmiş desek işin vahameti ortaya çıkar.
Günümüz dünyasında, başta gıda olmak üzere hiçbir ürünü israf etme lüksümüz yok. Bizden sonraki nesillerimize gelecek korkusu olmayan, her alanda varlıklı bir ülke bırakmak zorundayız. Dünya şartları bunu gerektiriyor. Bundan böyle hem vatandaşlarımız hem de devletimiz bu konuda gereğini yapmak zorundayız. İsraf, zaten dinimize göre de haram değil mi? Bir yerde israf varsa, orda bereket olmaz diye öğütlemez mi atalarımız? Sonuç olarak elimizdeki değerlerin kıymetini bilelim. Bilelim ki gelecek nesillerimiz bolluk içinde yaşasınlar. Bizleri rahmet, minnet ve saygıyla ansınlar.