Geçen hafta sevgili ağabeyim Araştırmacı Yazar Abdullah Ayan ile güzel bir radyo programı yaptık.
Mersin’e yapılması düşünülen metro projesini tartıştık…
Aklımdaki ilk soru: “Sayın Ayan, Başkan Seçer sizden yararlandığını, dikkate aldığını, yeri geldiğinde sizin fikirlerinize göre projeyi şekillendirdiğini söylüyor; ancak bugüne kadar ben sizden yararlandığını ya da en azından sizin dediklerinizi hayata geçirdiğini görmedim. Burada ciddi bir çelişki var. Sizin yanlış dediğiniz ne varsa yapıyorlar. Nedir, bize anlatır mısınız?”
Bu sorum karşısında Sayın Ayan hafif bir tebessümle bana baktı…
Radyodan dinleyenler bile, görmeden bu tebessümün sebebini anladılar.
“Sevgili Serkan” der bana her zaman…
Yine öyle dedi ve devam etti…
“Elimizde dönemin Belediye Başkanlığı tarafından 2017’nin son ayında kesinleşmiş, 2018’de de hazırlanmış ve bitmiş, Bakanlığa izin için gitmiş ve onaylanmış bir Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) dosyası var. Bu dosyada, çevre etki ve değerlendirmeye tabi midir, değil midir? Şeklinde hazırlanmış 671 sayfalık bir dosyadır. Bunu 1 haftada okudum. Şununla karşılaştım, bizim ÇED raporunda geçen proje Mezitli’den başlıyor, Çetinkaya kavşağına kadar yer üstünde görünüyor. Ancak açılan ihalede 11 tane yer altı istasyonu var. Yerin üstünden deyip ÇED raporu sunduktan sonra yerin altına inerseniz bu ciddi bir sorun yaratır. Eğer Bakanlığa sunulan ÇED raporu bu ise o halde bunun revizesi gerekir. Bu hali ile girdiler ve bir firma kazandı, diğer firma kaybetti diyelim. Kaybeden firma 22 Bin TL yatırır ve Kamu İhale Kurumuna giderek itiraz eder ‘İhaledeki ÇED ile ile projedeki ÇED raporu aynı değil” der ki bu da iptal nedenidir.
Daha da ciddi bir noktayı kanundan aynen aktarayım:
Kamu İhale Kanununa göre, ÇED raporu gerekli olduğu işlerde ihaleye çıkılabilmesi için ÇED olumlu belgesinin alınmış olması zorunludur. Burada ise ÇED Gerekli Değildir raporu var. Ama yer üstünden geçecek raylı sisteme göre almışsınız. Yer altına indiğiniz vakit ise o zaman başka bir tartışma konusu olur.”
“İddialı bir şey daha söyleyeyim…” dedi ve devam etti:
Vahap Bey verdiği söyleşilerde bir 350 Milyon Eurodan (380 Milyon Dolar) söz ediyor. Yaklaşık 14 km. bir metro. Konya Ocak 2019 da çıktığı aç kapa sistemli Ulaştırma Bakanlığı tarafından hazine garantili ihalenin km.’si 65 Milyon Dolardır. Bizim ihale şartnamesinde ise hazine garantisi olmadığına dair ibare var. Eğer sizin niyetiniz, ‘Teklif gelmedi, hazine garanti vermedi, elim kolum bağlı’ diye şikayet edecekseniz niye bu işe giriyorsunuz? Hazine garantisi almak artık kolay değil. Ülke şartları ortada. Siz 350-400 Milyon Dolarla yola çıkarken 800 Milyon Dolarla karşılaşırsanız ne olacak? Diyelim bu meblağlara teklif geldi. Kaç yılda ödeyeceksiniz? Ödeme planı ne olacak? Faiz ne olacak? Belediyenin ayıracağı bir bütçe var mı? Yolcu sayısı ne olacak? Varsayımlara yönelik hareket edilmez. Vahap Başkan, Suriyelilerden söz ediyor, yolcu sayısını anlatırken. Ama bu kent aynı zamanda göç veriyor. 65 yaş üzeri ücretsiz biniyor otobüslere… 2040 yılında Mersin’in nüfusunun ne olacağı belli değil. ÇED dosyasına konulan yolcu sayısına göre Mersin kişi başı 20 TL’ye yolcu taşısa bile bu parayı karşılayamaz. Mersin emekliler kenti olma yolunda. Sizin 12 Bin yolcunun yarısı zaten ücretsiz binecek.”
***
Mersin gibi bir yerde yerin altından mı gitmek mantıklı yoksa dünyanın parmak ısıracağı bir proje ile deniz kenarından, yer üstünden gitmek mi mantıklı?
Siz 350-400 Milyon Dolarla yola çıkarken 800 Milyon Dolarla karşılaşırsanız ne olacak?
Diyelim bu meblağlara teklif geldi. Kaç yılda ödeyeceksiniz? Ödeme planı ne olacak?
Faiz ne olacak? Belediyenin ayıracağı bir bütçe var mı? Yolcu sayısı ne olacak?
Biz soralım ve uyaralım.
Karşı filanda değiliz ama bu şekilde yapılacak olursa ciddi sorunlar yaşayacağımız kesin.