Yazsan, niye yazıyorsun diyorlar..
Yazmasam içim götürmüyor..
Bu kentin yaşayanı olarak eksiklikleri, aksaklıkları yanlışları yazmayacaksak neden gazetecilik yapalım..
Gider bir çorbacı dükkanı açar, dükkanı bekler çorbamı içerdim..
Bu şehri yönetenlerin istediği bu zaten..
“Gazeteci olma, çorbacı ol..”
Gazeteci olacaksan da eğer;
Suya, sabuna karışmayacaksın bir..
Bülten gazeteciliği yapıp, arıza çıkarmayacaksın iki..
Sayın yöneticilerimizi üzmekten, sinirlendirmekten şiddetle kaçınacaksın
Üç..
Kendi meslek örgütün dahil kimseyi karşına almayacaksın dört..
Kafanı ritmik bir şekilde “evet efendim, tamam efendim” ifadesiyle öne arkaya sallayıp ellerini de göbeğinde kavuşturacaksın beş..
Bak nasıl gazeteci oldun!..
Şimdi sana yemekte verirler..
Salla başını, ye yemeğini, akıllı ol..
Sana ne memleketin sorunlarından, milletin derdinden bre tezviratçı!..
Burası Almanya değil, Fransa değil ki gazetecilik yapmaya kalkıyorsun!..
Burada “her türlü eleştiriye saygılıyız” derler, ama saygı göstermezler..
Öğren bunları..
Öğrendin, öğrendin yok sa;
Öğretirler gülüm!..
Bazı şeyler hiç değişmiyor ne yazık ki!..
***
Sevdiğim Laflar:
“ÖLMÜŞ EŞEK KURTTAN KORKMAZ..”