Mersin’in aydınları vardır, entelektüelleri, önderleri, ağabeyleri, akil insanları vardır…
Ama mersin ‘sahipsiz’ şehir olarak anılır!
Çünkü kentin gördüğü üvey evlat muamelesini dile getirecek pek kimsesi yoktur!
Vergi tahsilatında ilk 6’da yer alan kentte neden enflasyonun Türkiye ortalamasının üzerinde olduğuna kimse değinmez mesela!
Tarımı, limanı, organize sanayi bölgesi, serbest bölgesi olmasına karşın kentteki işsizlik oranının Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu dile getirmediği gibi!…
20 yıl önce balık çiftliklerinin Mersin’e taşınmak istendiği ilk süreçte kent ortak akılda birleşip o gün bu belayı başından def ederken, açık etti kendisini sanırım!
Sonra böldüler, parçaladılar ve yönettiler!
Sonra bir baktık ki Medçem Çimento Fabrikası’nın kara bulutları çöktü tarım arazilerinin üzerine!
Meğer Medçem, Akkuyu’ya hazırlıkmış…
Bizim öngörülü,vizyon sahibi ilericilerimiz, aydınlarımız uzmanlarımız fark edene kadar iş işten geçti!
Zaten hazır bölünüp, parçalanmışken Mersin kirli sanayi yatırımları ile kuşatılmaya başlandı! Ardı arkası kesilmedi bu yatırımların…
Plastik üretimi için kurulacak fabrika için kentin göbeğini seçebildiler mesela!
Mersin’in elitlerinin, kalbur üstünün yaylası olarak bilinen Gözne’ye bile öz diktiler de yine de birkaç duyarlı insan dışında ses çıkaran olmadı!
Alınanlar, küsenler, darılanlar oluyor bu yazdıklarımıza… “Takip ediyoruz,. Çalışma yapıyoruz, biz de zordayız” diyenler oluyor…
Oysa bu mazeretleri dile getirmeye hakkı olmayanlar dün yapmaları gerekenleri yapmadıkları için bugün bunlar yaşanıyor!
Düne sahip çıkamadığımız için geleceğimizi kaybediyoruz!
Tıpkı Mersin İdman Yurdu’nda olduğu gibi…
Tıpkı yapımı yılan hikayesine dönen Çukurova Havalimanı, Konteyner Limanı ve Antalya yolu gibi…
Kaldı ki Çukurova Havalimanı için çok ağır bedeller ödedi bu kent!
Verimli tarım arazilerini kurban etti…
Ama gel gelelim o zamandan işte ilerici, vizyon sahibi işlere imza atılmasına öncülük etmesi gerekenler, bugün bile sessizler!
Şimdi ne kızmaya, ne gücenmeye, ne de sitem etmeye hakkınız var!
Entelektüel, ilerici,aydın olmak kendinden başlayarak çevreni, sokağını, mahalleni, kentini, ülkeni, dünyanı geliştirmekten, korumaktan, güzelleştirmekten geçer!
İdam sehpasına tekmeyi atmadan önce son söz yine “Yaşasın tam bağımsız Türkiye” olan 68 kuşağı da istese, diplomalarını mor binlikler getiren birer senet gibi kullanabilirlerdi.
Ancak onlar ülkeleri için ölüme yürüdüler!
Siz ise bugün onların aziz hatıralarına basa basa yükselme, kazanma derdindesiniz!