Övünmek gibi olsun;
Camişerifliyim.
Bugünkü tarihle konuşursam Akdenizliyim yani.
Akdeniz ilçesinin kalbidir Camişerif mahallesi.
Mahallelerin en güzeli.
Bu kentin merkezi.
Hafızası.
Tarihi.
Denizi.
İskelesi.
Mersin'in hoş geldiniz kapısı.
Dünü.
Bu günü.
Hatta yarını.
Anlatmakla bitmez.
Camişerifle başlamayan bir hikayesi bile yoktur bu kentin.
Varsa da, dostlarım;
Eksiktir.
Yarımdır.
İnanmayan varsa eğer; gelsin Uray Caddesine sorsun.
O kaderine terk edilmiş binalar var ya;
Ölüme terkedilmiş.
Onlarcası yakılmış, yıkılmış kent vandallarınca, mafya bozuntularınca..
Bugün arabanızı park ettiğiniz on otoparkın dokuzu bu haramilerin yakıp yıkıp açtığı boş alanlardır.
Tarih inler o araba lastiklerinin altında.
istenildiği kadar yanmadığı için iki gün üst üste yakılan tarih vardır bu kentte.
Gelin Akdeniz'e.
Bizim mahalleye.
Gezin; o tarih kokması gerekirken hala isli yanık ahşap kokan o sokaklara.
Kapısı, penceresi, bacası sökülmüş o eşsiz taş duvarlara bakın.
Bakın da ağlayın diyeceğim ama diyemiyorum ne yazık ki.
Bakanlar Mersinli değilse anlamazlar zaten.
Camişerifli, Kiremithaneli, Mahmudiyeli, Mesudiyeli, Çamlıbelli, Çankayalı, Bahçe veya Yeni mahalleli değillerse hiç mi, hiç anlamazlar.
Turunç meyvesini tanımayanlar, onun narenciyenin anası olduğunu bilmeyenlere ben nasıl anlatayım;
Camişerifi,
Akdeniz'i.
Mersin'i.
Bir avuç yeteneksiz, sorumsuz, aptal yöneticinin elinde komaya girdi bu kent.
İşkence çekerek.
Kurtarılmayı bekleyerek.
Sessizce, çaresizce.
Hala yaşıyor.
Direniyor.
İsyan bile etmiyor.
Sanki bizi bekliyor.
Hadi; diyor.
"Uyanın artık" diyor.
"Sahip çıkın tarihinize" diyor.
Çamlıbel'de buluşan aşıklarına.
Limanında yüzmeyi öğrenen çocuklarına.
İstasyonun kuytularında sigara içen gençlerine.
Pavyonlarında ağabeyliği, racon kesmeyi öğrenen bıçkın delikanlılarına sesleniyor.
Mersin'de yaşadıysanız, yaşıyorsanız "borcunuzu ödeyin" diyor.
"Hepiniz borçlusunuz bu kente, özellikle Akdeniz'e."
Şimdi "ödeme" zamanı.
Ben hazırım.
Ya siz.
**
Sevdiğim Laflar:
"ŞİMŞEK ÇAKMADAN GÖK GÜRLEMEZ.."