Toros Üniversitesi tarafından 7-8 Kasım 2019 tarihlerinde düzenlenecek, “1. Ulusal Mersin Tarihi Kent Sempozyumu” kamuoyuna tanıtıldı. Üniversitenin Uray Kampüsü’nde düzenlenen toplantıda Güzel Sanatlar Mimarlık ve Tasarım Bölümü Dekanı Prof. Dr. Erkin Erten ve Prof. Dr. Yüksel Özdemir, sempozyuma dair bilgilendirme yaparak, soruları cevapladı. Toplantıda konuşan Prof. Dr. Özdemir, “Bu binaların tapusu bize ait değil. Valide Sultan Vakfı’nın malı, restore edip bu kente kazandırmak için fedakarlık yaptığımız bir iş burada olmak. Restorasyon için harcadığımız parayla başka yerde binalar yapabilirdik. Ama biz bu kentin uray Caddesi’nin canlanmasını istiyoruz. Eğitim rant yolu değildir” ifadelerini kullandı.
“TARİHİ BİNALARI KORUMALIYIZ”
Güzel Sanatlar Mimarlık ve Tasarım Bölümü Dekanı Prof. Dr. Erkin Erten ise, “Anadolu pek çok uygarlığa ev sahihliği yapmış bir yer. Dünyada bu kadar kültüre ve medeniyet ev sahipliği yapan bir başka coğrafya yok, dolayısıyla çok sayıda kültür hazinesi barındırıyor. Ülkemizde kültür mirasının korunmasına yönelik çalışmalar 1950’lerde başlıyor. Korumayı yasalarla sağlamaya çalışmışız o günden bugüne, yani toplumsal bir mutabakat istenilen şekilde yerleşmemiş, toplumsal destek de bu nedenle Avrupa’ya göre hep geride kalmış. Anadolu coğrafyasında Kilikya yani Çukurova çok önemli bir yer tutuyor. Ovalık Çukurova Adana, dağlık Kilikya’da burası. En önemli tarihi yerleşimler de Türkiye tarihinde bu Akdeniz coğrafyasında olmuş. Kent merkezlerinde tarihi kent dokusu var ama bu doku zaman içerisinde önemli tahribata uğramış durumda. Kentin içerisinde olduğu için rant fazla dolayısıyla tahribatta fazla oluyor. Ama biz zaman içerisinde bunları yeteri kadar koruyamadık. Tarihi kent merkezindeki, tarihi yapıları. Geç Osmanlı ve erken dönem Cumhuriyet dönemine ait pek çok eserler var kentlerde, Mersin’de ise bunlar belirli bir bölgede az sayıda kalmış durumda. Tarsus Limanı’nın yetersiz kalması ile Mersin’de kentin gelişmesi Uray Caddesi’nde ticaret akslı gelişmeye başlıyor. Şimdi biz ise bugün 1-2 senedir bu tarihi mekanda eğitim sürdürmekteyiz. Bu sempozyumu neden yapıyoruz? Mersin’deki tarihi kent dokusundaki yapıların yeteri kadar literatüre girmediği, bilimsel araştırmalarda yer almadığını gördük. Dolayısıyla burada bir sempozyum düzenleyerek sadece mimarlık değil sosyolojik, arkeolojik alanlara dair ne kadar belge var ise bu tarihi binalara yönelik bunların ortaya çıkmasını, derlenip bir kitap haline getirilmesini planladık” diye konuştu.
“TARİHİ MERKEZLERE EĞİTİM VE KÜLTÜRÜN SOKULMASI ORAYI CANLANDIRIYOR”
“Buradaki amaç; tüm bilgileri, belgeleri bir araya getirmek. Bir taraftan da biz madem bu tarihi çevrede eğitim sürdürüyoruz, mimarlık eğitimde çevrenin önemine binayen; tarihi kent merkezine yönelik bir sempozyum düzenlemeyi kendimize görev bildik. Bu sempozyumu tepkilere göre devam ettirmeyi hedefliyoruz. Kent içerisinde bir dağınıklık görüyorum ama bunun yanında da bir toparlanma görüyorum. Hemen yanınızda birkaç tane bina kullanılmayı bekliyor. Şimdi onların çoğunu onarmaya başladılar” diyen Prof. Dr. Erten, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Biz burada üniversite olarak eski Papaz Mektebi denilen yeri aldık, Kilisenin bulunduğu binada da yönetim binamız var. Bizim istediğimiz aslında tüm üniversitenin buralardaki binalarda yer alması. Yani burayı bir üniversite kenti gibi düşündük. Eski Mersin’de daha çok kültürel ve eğitim yapılarının olmasını istedik. Tarihi binaları olduğu gibi bırakmak ölüme terk etmek, işlerlik kazandırmak ise yaşatmak demektir Binalar restore ediliyor bu önemli ama bundan da önemlisi bu binaları kimin kullanacağıdır. Vali sembolik olarak buradaki tarihi hükümet konağında oturmalı, korunmalı bu alanlar. Ama ticari olmamalı bu alanlar. Ama kent merkezi olduğu için rant fazla buralarda. Binaları boş bırakmak olmuyor, yaşaması lazım. Bizim yaptığımız bu çalışma ile bu bölgeye dair bilgi sahibi olmak isteyenlere de kaynak yaratmış olacağız. Toros Üniversitesi’nden 5, MEÜ’den 9 bildiri ve 8 ayrı üniversiteden katılımcılar var. 3 Ocak Ortaokulu ve etrafındaki binaları alıp, Toros Üniversitesi’ni buraya yerleştirme gibi bir düşüncemiz var. Hatta Kütüphaneyi dahi almayı düşündük. Bu sayede ticaret zaten kendiliğinden canlanıyor. Böyle tarihi merkezlere eğitim ve kültürün sokulması orayı canlandırıyor.”